Sosyal medya istihbaratı (SOCMINT); açık veya kapalı her türlü sosyal medya hesabı ve paylaşımlar üzerinden hem müdahaleci hem de müdahaleci olmayan araçları ve yöntemleri kullanarak elde edilen verilerin teknik araçlar kullanarak orta çıkartılmış bir siber istihbarat türüdür. İngilizcede Social Media Intelligence (SOCMINT) olarak ifade edilir. Türkçede ise “Sosyal Medya Zekâsı” veya “Sosyal Medya İstihbaratı” şeklinde kullanılmaktadır. SOCMINT kelimesi “Social Media Intelligence” kelimelerinin kısaltılmasından (SOC & MINT) türetilmiştir.
Sosyal medya istihbaratı (SOCMINT) kurumların, istihbarat örgütlerinin, devletlerin veya kuruluşların sosyal ağları kullanarak izleme, dinleme, monitör etme ve yorumlama araçlarını kullanarak anlamlı trendler ve ihtiyaçlara göre anlamlandırılmış veriler ortaya çıkartılmasını sağlayan özel çözümler sunmaktadır. SOCMINT İstihbarat faaliyetlerini destekleyici en önemli unsurlar arasında gelmektedir.
SOCMINT günümüz dünyasındaki teknolojik gelişmeler sayesinde ortaya çıkmış ve teknolojik gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda özel hayatın takibine ve ihlaline kadar birçok noktada karşımıza gelmektedir. SOCMINT sosyal medya üzerindeki, mevcut bilgilerin analitik kullanımı olarak da tanımlanmaktadır.
SOCMINT bir sosyal ağ kullanıcısının paylaşmış olduğu mesajlar veya fotoğraf, ses ve video gibi verilerinin izlenmesini içermektedir. Bir istihbarat türü olarak karşımıza gelen SOCMINT aslında OSINT’in ortaya çıkartmış olduğu bir unsurdur. SOCMINT terimi ilk olarak Londra merkezli düşünce kuruluşu olan Demos’ta, Sosyal Medya Analizi Merkezi için Harp Araştırmaları bölümü Profesörü Sir David Omand tarafından 2012 yılında ortaya atılmıştır.
İstihbarat Nedir?
İstihbarat, Türk Dil Kurumuna göre; “yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar ve bilgi toplama, haber alma” olarak tanımlanmaktadır. Millî İstihbarat Teşkilâtı internet sayfasında yer alan bilgilere göre istihbarat, “Devletin bütünlüğünü, rejimin emniyetini sağlamak için, millî politika ile tespit edilen millî hedefleri elde etmek üzere devlet organlarının yaptığı istihbaratın tümüdür. Başka bir ifadeyle, Millî Güvenlik Politikaları’nın oluşturulması için gerekli bilgileri sağlayan ve ilgili bütün devlet istihbarat kuruluşlarının iş birliği ve koordinasyonu ile üretilen istihbarattır” şeklinde tanımlanmaktadır.
İstihbarat, siyasi makamlara sunulmak için özel olarak toplanmış ve belirli filtrelerden geçirilerek çözümlenen taktik içerikli teknik veya öngörülebilen bilgilerdir. Hemen hemen her türlü kaynaktan elde edilen ham bilgi üzerinden birbiri ile ilişkili olan parçalar birleştirilerek ortaya çıkartılmış olan değerli veriler olarak nitelendirebiliriz. İstihbarati faaliyetler devletler için olmazsa olmazlar arasında gelir ve devlet tarafından belirlenen ihtiyaçlara karşılık olarak çeşitli kaynaklardan derlenen bilgi ve dokümanların işlenmesini gerektirmektedir.
“Savaşmadan yenmek en iyisidir. Silahlar, ancak kaçınılmaz olduklarında kullanılabilecek uğursuz araçlardır.” – Sun Tzu
Savaş ustası Sun Tzu’ya göre düşmanların planlarını ortaya çıkartmak sağlıklı bir insanı hastalığa karşı dirençli tutmaya benzetilmektedir. Günümüz devletlerinin istihbarat teşkilatları da bu felsefe üzerine adımlarını atmaya devam etmekte ve istihbarati faaliyetlerini artırmak için her türlü kaynağı kullanmaya çalışmaktadır.
“İnanın bana, savaşın sonuçları incelendiğinde topçunun, süvarinin, piyadenin kahramanlıkları, casusların şu göze görünmeyen lanetli ordusu yanında hiç kalır.” – Napolyon
Tarihe baktığımız zaman Napolyon’un da karargahında istatistik dairesi oluşturarak stratejik istihbarat yaptığını ve operasyonel anlamda taktik istihbaratını etkili bir şekilde kullandığını görüyoruz.
“Yabancı devletler, kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet güven içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya bu düşünce ile karar verdim. İşte, düşmanlarımın jurnalcilik dediği teşkilat budur…” – Sultan II. Abdülhamit
Türk tarihine baktığımız zaman ise Sultan II. Abdülhamit’in istihbaratın gerekliliğini anlayan ve uygulayan bir padişah olduğunu görüyoruz. Sultan II. Abdülhamit Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nı kurarak istihbarat faaliyetlerden faydalanmıştır. Aynı zamanda elde edilen bilgilere her zaman tereddüt ile baktığını ve kaynağını doğrulayarak yani verinin bütünlüğünü doğrulayarak karar verdiğini anlatmaktadır.
Alanlarına Göre İstihbarat Türleri
Askeri İstihbarat: Kara, hava ve deniz kuvvetlerinin gelebilecek tehditlere karşı savunulması, kitlesel imha silahlarına yönelik bilgi toplamaya yöneliktir. Bu istihbarat türünde bir ülkenin askeri kapasitesi, savaş gücü, lojistik durumu ve savaş sırasındaki çarpışma gücü analiz edilmektedir. Askeri istihbarat olarak tanımlanan bu istihbarat türünde dost veya düşman ülkelere karşı bilgi toplama faaliyetleri yapılmaktadır.
Siyasi İstihbarat: Devletlerin siyasi yapılarını, işleyişini, anayasal düzenin korunması ve benzeri alanlarda yer alan tüm unsurlara karşı yapılan istihbarat türüdür. Siyasi istihbarat yapılırken siyasi güç dağılımları, politik gücün kaynakları, politik süreçler ve benzeri konular araştırılmaktadır. Seçim süreçleri, baskı yapan gruplar, bölücü faaliyetler ve propaganda gibi faaliyetleri de kapsamaktadır. Bu tür istihbarat siyasi istihbarat olarak tanımlanmaktadır.
Ekonomik İstihbarat: Bir ülkenin ekonomik durumunu, genel kapasitesini, zayıf veya güçlü yönlerini tespit etmeye yönelik istihbarat türüdür. Bu istihbaratın asıl amacı uzun süreyle ortaya çıkabilecek bir savaş durumunda askeri kuvvetlerin desteklenebilme kapasitelerini ortaya çıkartmaktır. Ekonomik istihbarat her ne kadar kolay bir istihbarat olarak görülse de birçok ülkenin kaynaklarını gizleyerek bu istihbarat verilerini manipüle ettiğini görmekteyiz. Ekonomik istihbarat açık kaynaklar kullanılarak elde edilmektedir ve gizlenen veriler birçok noktada doğru istihbaratın elde edilmesini zorlaştırmaktadır. Bu konunun en büyük örneği Çin’dir. Çin hükumeti 1996 yılından beri finans haberlerini kısıtlamakta ve haberlerin aktarılmasını büyük bir oranda engellemektedir.
Coğrafi İstihbarat: Bir ülkenin askeri operasyonlarını etkileyecek her türlü fiziksel şart ve kültürel çevrenin tespit edilmesine yönelik istihbarat türüdür. Derin analizler ve incelemeler sonucu ortaya çıkartılmaktadır. Bir ülkenin coğrafi yapısı her zaman o ülkenin siyasi kaderini etkilemektedir.
Sosyal İstihbarat: Ülkenin toplumsal yapısına yönelik gerçekleştirilen bilgi toplama faaliyetlerinden oluşturulmuş istihbarat türüdür. Sosyal istihbarat ülkenin sosyal karakterini, etnik çeşitliliğini, aşiret ve diğer gruplar ile gayri resmi tüm örgütleri inceleme altına almaktadır. Kamuoyunu etkileyebilecek her türlü veri sosyal istihbaratın çerçevesine girmektedir. Diğer bir yandan ülkede yaşayan halkın etnik kökeni, dini, kültürü, sosyal ve sağlık düzenine kadar birçok bilgiyi incelemektedir.
Biyografik İstihbarat: Ülkenin siyasi, kültürel, askeri ve ekonomik sınıfları ile suç ve terör örgütü liderlerine yönelik yapılan bilgi toplama faaliyetleridir. Bu faaliyetler ile ulusal güvenliğin korunması amaçlanmaktadır.
Teknolojik İstihbarat: İnternete bağlı tüm cihazlar, iletişim alt yapıları, elektronik sistemler üzerinde yapılan tüm faaliyetleri kapsamaktadır. Bu türden cihazlardan ve iletişim metotlarından elde edilen istihbarat türüne teknolojik istihbarat denilir. Bu cihazlar üzerinde veritabanları, iletişim altyapıları, enformasyon merkezleri bulunmaktadır ve bu alana “Siber Alan” denilir. Siber alan üzerinde elektrik santralleri, doğalgaz ve petrol sistemleri ile iletişim alt yapıları bulunmaktadır. Bu alanın güvenliği için teknolojik istihbarat kullanılmaktadır.
Ulaşım ve İletişim İstihbaratı: Bir ülkenin ulaşım altyapılarına ve iletişim sistemlerine yönelik olarak yapılan bilgi toplama faaliyetlerinin tümünü kapsamaktadır. Hem sivil hem de kurumsal amaçlı kullanılan ulaşım ve iletişim altyapıları herhangi bir savaş esnasında büyük bir önem kazanmaktadır.
İstihbaratlarda Kullanılan Bilgi Kaynakları
İstihbarat birimleri birçok kaynaktan beslenerek istihbarati faaliyetleri olabildiğince zenginleştirilmesi amaçlanır. Bu kaynaklardan toplanan veriler süzülerek belirli algoritma ve işlemlerden geçirildikten sonra önemli veriler istihbarat verisi olarak sınıflandırılır. Bu sınıflandırmada aşağıdaki kaynaklar genel olarak kullanılmaktadır.
- Gazete, dergi, internet ve televizyon gibi enformasyon kaynakları
- Elektronik kaynaklar, internet ve benzeri teknolojik kaynaklar
- Kongreler, duyurular, konferanslar ve benzeri toplantılardan elde edilen bilgiler
- Arşivler, kurum arşivleri ve resmi kamu bilgi ve belgeleri
- Tanımlar, tasarımlar, patentler, planlar ve projeler
- Biyografiler ve benzeri kaynaklar
- Üniversitelerdeki araştırmalar, sivil toplum örgütlerindeki bilgi ve belgeler
- Bağımsız araştırmalar ve bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar
- Kurumlardan ve ticari işletmelerden elde edilen bilgi ve belgeler
- Askeri kaynaklardaki bilgi ve belgeler
- Kültürel kaynaklar ve veritabanları
- İstihbarat örgütlerindeki kurumsal bilgi birikimi ve tecrübe
- Personellerin sahip olduğu bilgi ve tecrübe
- Hedef ülkelerden elde edilen bilgi ve belgeler
- Müttefik ve stratejik ortaklıklardan elde edilen bilgiler
- Dost ülkelerden elde edilen bilgi ve belgeler
- Halktan ve bireylerden elde edilen bilgiler
- Diğer kaynaklar…
Günümüz İstihbarat Toplama Yöntemleri
Günümüz teknoloji dünyasının karşımıza getirdiği avantajlar kullanılarak Siber Dünyada kullanılan birçok istihbarat türü bulunmaktadır. SOCMINT ile birlikte bu istihbarat türleri sıkça kullanılmaktadır. Gelişmiş ülkeler sanal dünyadaki istihbarata günümüz elektronik ağlarını düşündüğümüzde büyük yatırımlar yaptığını görmekteyiz.
HUMINT: Human Intelligence olarak tanımlanır. Türkçede İnsan İstihbaratı olarak çevrilir ve sahadaki insanlardan elde edilen istihbarat verilerini amaçlamaktadır.
GEOINT: Geospatial Intelligence olarak tanımlanır. Türkçede Coğrafi Konum İstihbaratı olarak isimlendirilir. Bu istihbarat türünde uydular ve hava fotoğrafları kullanılarak elde edilen veriler amaçlanmaktadır.
MASINT: Measurement and Signature Intelligence olarak tanımlanır. Elektro-optik Masint, Nükleer Masint, Jeofiziksel Masint, Radar Masint, Malzeme Masint ve Radyo Frekans Masint olarak birçok türü bulunmaktadır. Bu istihbarat türü Ölçümleme ve İmza İstihbaratı olarak tanımlanmaktadır.
OSINT: Open Source Intelligence olarak tanımlanmaktadır. Türkçede Açık Kaynak İstihbaratı olarak adlandırılır. Halka açık olan tüm faaliyetler, gazeteler, dergiler ve benzeri haber kaynaklarını kapsamaktadır.
SIGINT: Signals Intelligence olarak tanımlanmaktadır. Elektronik sinyaller, radyo frekansları ve benzeri kaynaklardan elde edilen istihbarat türüdür. Türkçede Sinyal İstihbaratı olarak tanımlanır. COMMINT (Communication Intelligence) haberleşme istihbaratı, ELINT (Elektronic Intelligence) elektronik istihbarat ile FISINT (Foreign Instrumentation Signals Intelligence) yabancı kaynaklı elektronik istihbaratları kapsamaktadır.
TECHINT: Technical Intelligence olarak tanımlanmaktadır. Dost veya düşman ülkelerin silahlı kuvvetlerinin kullanmış olduğu silah ve teçhizatlarından elde edilen istihbarat türüdür. Türkçede Teknik İstihbarat olarak tanımlanır. Diğer bir yandan MEDINT (Medical Intelligence) yani Tıbbi istihbaratları da kapsamaktadır.
FININT: Financial Intelligence olarak tanımlanır. Türkçede Finansal İstihbarat olarak adlandırılır ve para transferleri, banka hesap hareketleri, borsa ve benzeri kaynakların analizleri sonucunda elde edilen istihbarat faaliyetleridir.
CYBINT / DNINT: Cyber Intelligence & Digital Network Intelligence şeklinde tanımlanır. Bu istihbarat türünde Siber İstihbarat ve Dijital Ağ İstihbaratı birlikte kullanılarak dijital dünyadaki istihbarat faaliyetlerini kapsamaktadır.
SOCMINT: Social Media
Intelligence olarak tanımlanır. Türkçede Sosyal medya İstihbaratı olarak
bilinmektedir. Açık ve kapalı sosyal ağ hesapları ve benzeri bu ağlar üzerinden
yapılan tüm istihbarat faaliyetleri kapsamaktadır.
Yakın Geçmişte İstihbaratın Tarihçesi
İstihbaratın ortaya çıktığı ilk dönemlerden itibaren önemli gelişmeler ve değişimler olmuştur. Teknolojik gelişmeler sayesinde giderek artan istihbarat yukarıda belirtmiş olduğumuz birçok yöntem ve gelişmelerle zenginleşmiş ve çeşitlenmiştir. Günümüz teknoloji çağında istihbarat, kendi içerisinde kaynakları bakımından alt disiplinlere ayrılan çok boyutlu bir çalışma alanı olarak kabul edilir.
Fransız İhtilalı ve Sanayi Devrimi, modern dünyayı yaratırken, modern istihbaratı da şekillendiren iki önemli olay olarak istihbarat tarihine geçmiştir. Napolyon savaşlarıyla birlikte daha önce hiçbir şekilde dikkate alınmayan faktörlerin önemli hale geldiği görülmüştür. Orta çağda dikkate alınmayan fakat Yeni çağda önemli hale gelen en büyük unsur istihbarat faaliyetleri olmuştur. Elbette ki istihbarat, savaşlarda kritik rol oynamaya başlamıştır.
Ekonomik ve siyasi devrimler istihbaratın bilgi toplayacağı kaynakları artırarak günümüze kadar getirmiştir. Yürüyen askerleri, mevzileri, orduları görebilir, tank seslerini duyabilir veya yer titreşimlerini hissedebilirsiniz. Bunlar, “fiziksel istihbarat” kapsamına girmektedir. İkinci olarak istihbarat kaynaklarındaki en önemli ilerleme ise sözel istihbarat alanında ortaya çıkmıştır. Sözel istihbarat, çalınmış bir strateji planı, askerlerin morali üzerine hazırlanmış bir rapor veya sözlü verilmiş ancak dışarı sızdırılmış bir emir gibi birçok kaynağı kapsayarak derlenmiştir. Bugüne kadar da çeşitlenerek ve zenginleşerek farklı kaynakları bünyesine alır hale gelmiştir. Bu noktada 20. Yüzyıla baktığımız zaman teknoloji, istihbarat devriminde en önemli faktör olarak karşımıza gelmektedir. Teknolojinin en açık etkisi istihbarat toplama metotlarında açıkça görülmektedir. Başta, Birinci Dünya Savaşı öncesi telsizin kullanımı olmak üzere iletişim alanındaki temel değişiklikler, gerçek zamanlı istihbaratın önünü açmıştır.
Sinyal istihbaratı (SIGINT) olarak tanımladığımız bu gelişme ise Birinci Dünya Savaşı’nda ortaya çıkmış ve yüzyıl boyunca önemini yitirmemiştir. Yirminci Yüzyılda karşımıza gelen bir diğer önemli ilerleme ise görüntü istihbaratının (IMINT) icat edilmesidir. SIGINT (Sinyal İstihbaratı) ile yürütülerek temel bilgi toplama metodu konumuna yükselmiştir. Günümüzde istihbarat, kendi içerisinde kaynakları bakımından alt disiplinlere ayrılan geniş ve kapsamlı bir çalışma alanı olarak kabul edilir.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Doğu Bloğu’nun yıkılması, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte istihbarat faaliyetleri artırılmıştır. 21. Yüzyılda uluslararası ve bölgesel krizler, başarısız devletler ve bunların yeniden inşası, terörizm, çevre sorunları ve örgütlü suçlar istihbarat faaliyetlerinin ortaya çıkmasına ve zenginleşmesine sebep olmuştur. Bu tür sorunlarla karşı karşıya kalan ulusal ve uluslararası aktörler ve devletler, öncelikli olarak ortaya çıkan durum hakkında doğru, ayrıntılı ve zamanında bilgi edinmek, kısacası istihbarat toplamak istediler. Doğru ve zamanında tespit edilen istihbaratlar ve önleyici faaliyetler ile savaş ve savunma stratejilerini belirlediler.
İstihbaratın ayrı bir kurum olarak ortaya çıkmasından önce devletler, diplomatları vasıtasıyla bilgi toplamışlardır. Ancak 17. Yüzyıla baktığımız zaman diplomasinin gelişmesiyle birlikte, Avrupa ülkeleri rakiplerinin diplomatik misyonlarının yazışmalarını ele geçirmek suretiyle istihbarat toplamaya başladıklarını görmekteyiz. 1880’lerin ikinci yarısında diplomatik misyonlar, bünyelerinde barındırdıkları askeri ataşeler vasıtasıyla bulundukları ülkelerin askeri yetenekleri hakkında istihbarat toplamaya devam ettiklerini görmekteyiz. Bu ilişki, günümüzde dahi sürmekte ve kullanılmaya devam etmektedir.
Rönesans’tan başlayarak 1800’lü yıllara kadar, diplomatların lisanslı ajanlar olduğu ve dipolamatların da dahi ajanlar kullandıkları ortaya çıkmıştır. Son iki yüzyıllık sürece baktığımız zaman ise bu alanda devletlerin uluslararası ilişkilerde kurallar koyulduğu ve yasal yollar ile bu ve benzeri yöntemlerin kabul edilemez usullerden ayrılması gerektiğine karar verilmiştir. Yine de birçok ülkenin diplomatları, halen örtülü operasyonlarla istihbarat toplamaya devam etmiştir. Aynı zamanda elçilik binalarının, istihbarat personeli tarafından bir çeşit üs olarak kullanıldığına inanılmaktadır.
İlk resmi istihbarat örgütlerinin dönemin kendine özgü koşullarından dolayı Birinci Dünya Savaşından sonra kurulmaya başladığını görüyoruz. ABD’nin teröre karşı savaş ve Afganistan müdahalesiyle birlikte istihbarat, özellikle Batı’da kendine önemli amaçlar bularak ilerlemeye devam etmiştir.
21. Yüzyılda meydana gelen değişimlere ayak uydurmaya çalışan istihbarat örgütleri, yeni alanlardaki işlevlerini yerine getirebilecek şekilde dönüşüm geçirmeye başlamış ve kaynaklarını artırmaya devam etmiştir. Aynı zamanda bu yüzyılda yeni bir istihbarat terimi ortaya atılmıştır. “Kamuya açık istihbarat” olarak tanımlanan bu yeni durumla istihbarat faaliyetlerine bakış açısı değişmiştir. Yine 21. Yüz Yılda ABD’ye baktığımız zaman 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD ve İngiltere hükümetleri, savaş kararlarına dayanak oluşturan istihbarat bilgilerini kamuoyuyla paylaşma zorunluluğunu ortaya çıkmıştır.
İngiliz Hükümeti, 11 Eylül saldırılarını planlayan El-Kaide’nin Afganistan’daki üsleri ile Irak’ın kitle imha silahları hakkındaki istihbarat bilgilerini kamuoyuna açıklamıştır. Aynı şekilde ABD Hükümeti ise, Irak işgalinden önce 2002-2003 yıllarında CIA’nın Irak’ın kitle imha silahları hakkındaki analizlerini kamuoyu ile paylaşmıştır. Diğer bir yandan İstihbarat alanında, 2. Dünya Savaşı sürecinde önemli değişimler yaşanmıştır. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak, insan istihbaratının yanında sinyal istihbaratı, görüntü istihbaratı gibi konularda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 20. Yüzyılda;
- İngiliz istihbaratının Amerika Birleşik Devletleri’ni I. Dünya Savaşı’na dâhil etmesi (Zimmerman Telgraf olayı),
- Amerika Birleşik Devletleri’ni II. Dünya Savaşı’na sürükleyen istihbarat zafiyeti (Pearl Harbor),
- Kriptolojinin II. Dünya Savaşı üzerindeki dramatik etkisi (Enigma gelişmesi),
- İngiliz istihbaratının Hitler’in casuslarını kendi amaçları için kullandığı istihbarata karşı koyma başarısı (Aldatma operasyonu)
Bu gelişmeler Ulusal güvenlik için istihbaratın önemini ortaya koyan ve halka açıklanmış başlıca gelişmeler olarak görülmektedir. Günümüz dünyasında ise elektronik sistemlerin gelişmesi, dünya nüfusunun büyük bir kısmının internete erişebilir ve kullanabilir bir hale gelmesi ile istihbarat kaynakları farklı dallara bölünmüştür.
Bu yeni alanlardan olarak karşımıza çıkan OSINT ve SOCMINT günümüz istihbarat faaliyetlerinde önemli roller oynamaya başlamıştır. Yakın geçmişe baktığımız zaman OSINT ve SOCMINT alanlarında birçok istihbarat faaliyetinin orduların ve devletlerin gözünde önemli bir hale geldiğini görüyoruz. Yabancı Yayın Bilgi Servisi’nin (FBIS) 1941’de İkinci Dünya Savaşı ile ilgili olarak OSINT’e erişip istifade etmekle başlayan süreç, günümüz dünyasında SOCMINT ile gelişmeye başlamıştır.
OSINT’nin yakın tarihçesine baktığımızda en önemli adımlardan biri 1988’de General Alfred M. Grey tarafından; çöken Sovyetler Birliği ve devlete karşı istihbarat ve Üçüncü Dünya istikrarsızlık bölgelerinden bilgi toplamakla başlıyor. OSINT’in en önemli gelişmesi internetin yaygınlaşması olarak görülmektedir.
SOCMINT’i ortaya çıkartan ise sosyal ağların gelişmesidir. Sosyal medya istihbaratı, açık veya kapalı Facebook ve Twitter gibi sosyal medya siteleri üzerinden hem müdahaleci hem de müdahaleci olmayan araçları kullanarak elde edilen verilerin analizler yapılarak ortaya çıkartılan siber istihbarat olarak tanımlanır. SOCMINT, mesajlar veya gönderilen görüntüler gibi içeriğin ve bir kullanıcının bir sosyal medya ağ sitesi kullandığında ortaya çıkan verilerin izlenmesini içerir. Bu bilgiler kişiden kişiye, kişiden gruba, gruptan gruba, özel ve herkese açık olan etkileşimleri içerir. Bu terim ilk defa, Londra merkezli düşünce kuruluşu Demos’ta, Sosyal Medya Analizi Merkezi için Harp Araştırmaları bölümü profesörü Sir David Omand (2012) tarafından ortaya atılmıştır.
Toplumsal Olaylarda SOCMINT Örnekleri
Arap Baharı; Mısır’da Facebook kullanıcı sayısı 5,5 milyondan 8,5 milyona ulaşmış, Libya’da Twitter kullanıcıları ilk aylarda 600 bin kişi artmıştır. Arap Baharının tüm Dünyaya Facebook ve Twitter’ın kitleleri harekete geçirmekteki etkisini ispatlamasının ardından pek çok araştırmacı, sosyal medya sitelerinin kitleler üzerindeki etkilerini araştırmaya yönelik çalışmalar yapmıştır.
Gezi Parkı; Türkiye’de 27 Mayıs 2013 tarihinde başlayan Gezi Parkı olayları için Twitterda üç ana etiket (#Hashtag) ile 8.49 milyon mesajın yayınlandığı görülmüştür. Olaylarla ilgili toplamda 100 milyonun üzerinde mesaj yayınlanmıştır. Olayların başlangıcında Türkiye’de günlük aktif Twitter kullanıcısı 1,8 milyon civarında iken, 10 günlük süre içinde bu rakam yaklaşık 9,5 milyona ulaşmıştır. Toplumsal olayların önceden tespit edilebilmesi veya geriye dönük araştırma yapılabilmesi için, SOCMINT önemli bir istihbarat ortamı haline gelmiştir.
Dünyadan Örnekler; Bir olayda, sadece “beni affet” yazan bir Facebook paylaşımı yayınlayan 15 yaşında bir genç kız, İsrail yetkilileri tarafından bir bombalı intihar saldırısı yapmak üzere olduğunu belirterek gözaltına alındığı ortaya çıkmıştır.
Çin’de, sosyal kredi ağı platformu Susame, Çin vatandaşlarına “güvenilirliği” için puanlar vermeye başladı. Susame, çevrimiçi satın alınan ürünlerden tutun da sosyal medyada neleri yayınladıkları da dahil olmak üzere kişisel verilere dayanıyor. Aynı zamanda kişilerin arkadaşlarını da dahil ediyor. Eğer arkadaşları Susam’da kötü performans gösteriyorsa kişinin skoru da düştüğü söylenmektedir.
Puan, daha sonra sadece kredi
puanı olarak değil, aynı zamanda sosyal hizmetlere hak sahibi olup
olmadıklarını ve uygun bir çalışan ya da kiracı olup olmadıklarını
değerlendirmek için kullanılacağı belirtiliyor. Kısacası bu puanlar işverenler
ve ev sahipleri tarafından da kullanılarak verilen hizmetlerde etkili olacağı
ön görülmektedir. SUSAM adı verilen bu sistem şu an itibari ile yalnızca puan
toplasa da 2020 yılında Çin Hükümeti tarafından aktif olarak kullanılmaya
başlanacak.
Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT) Nedir?
Open Source Intelligence kelimelerinin kısaltması olarak tanımlanan OSINT, Türkçede Açık Kaynak İstihbaratı manasına gelmektedir. OSINT herhangi bir gizlilik gerektirmeyen, kamuoyuna açık, belirli bir amaç için toplanan bilgilerin, istihbarat niteliği taşıyıp taşımadığına karar veren bir süzgeçten geçirilmesiyle (analiz edilerek) elde edilen istihbarat faaliyetleri olarak tanımlanır.
OSINT kaynaklarına bakıldığı zaman gazete, dergi, radyo, televizyon, internet, bloglar, raporlar, basın toplantıları, resmi veriler, konuşmalar, hava ve meteoroloji uyarıları, konferanslar, sempozyumlar, profesyonel yayınlar ve akademik belgeler olarak sıralanmaktadır. OSINT’i ortaya çıkartan İnternetin yaygınlaşması ve medya kaynaklarının artmasıyla açık kaynağın zenginleşmesidir. OSINT maliyeti uygun ve çok hızlı bir kaynak olarak karşımıza gelmiştir.
Açık kaynak istihbaratı, açık kaynaklarda bulunan bilgilerin işlenerek istihbarat haline dönüştürülmesi olarak tanımlanır. OSINT’ın maddi olarak ucuz olması, genelde kolay ulaşılabiliyor olması onun avantajlı yanlarını ortaya koyarken bazı bilgilere OSINT ortamında ulaşılamayacak olması (gizli faaliyetler, terörizm, organize suçlar gibi) OSINT kaynaklarının zayıf yönünü göstermektedir.
Açık Kaynak İstihbaratı’nın çeşitlenerek zenginleşmesinin en büyük nedenlerinden birisi internet ve sosyal medya araçlarının kullanımı ve yaygınlaşması olmuştur. Google başta olmak üzere sosyal medyanın yaygınlaşması; muazzam bir bilgi sirkülasyonunu ve üretimini sağlamıştır. Öte yandan blog ve mikro blog (Twitter, Medium) gibi vasıtalarla bilginin kişisel yorumlanması süreçleri sağlanmakta, YouTube aracılığıyla da bilgi resmedilmeye başlamıştır.
Geçtiğimiz yıllarda karşımıza gelen Wikileaks belgeleri, açık kaynak istihbaratına dair ciddi sayılabilecek doneler ortaya çıkarmıştır. Wikileaks belgelerindeki bilgilerin bir kısmı diplomatların kokteyl, resepsiyon, yemek ve benzeri günlerde bir diğer diplomatla yaptıkları ve yarı açık kaynak olarak nitelendirilebilecek görüşmelerden elde ettiği bilgilerden ibarettir. Ülkemizde birçok kurum ve kuruluşun da Wikileaks belgeleri yayınlanmış, birçok insan da bu kanaldan belgelerin içeriğine ulaşabilir bir hale gelmiştir.
Sonuç olarak İstihbaratın yüzde
60 ila 80’inin açık kaynaklardan elde edildiği bilinmektedir. Ancak kolay elde
edilebilir olması açık bilginin bazen küçümsenmesine de neden olmuştur. Doğru
kullanıldığı zaman ciddi istihbarat faaliyetleri de ortaya çıktığı günümüz
teknoloji dünyasında kanıtlanmıştır.
Sosyal Medya İstihbaratı (SOCMINT) Nedir?
SOCMINT Social Media & Intelligence kelimelerinin kısaltmasından türetilmiştir. Türkçede Sosyal medya İstihbaratı olarak tanımlanan SOCMINT istihbarat teşkilatlarının, kuruluşların veya devletlerin sosyal kanallarda yer alan konuşmaların izlenmesine, yanıt vermelerine ve sosyal veri odaklı konuşmaların incelenerek ihtiyaçlara göre ortaya çıkartılan analizler ve çözümler olarak tanımlanmaktadır. OSINT kaynaklarının artması ile birlikte SOCMINT ortaya çıkmıştır. Özellikle de insanların sosyal ağlardaki hareketleri, davranışları ve konuşmalarının incelenmesi, toplumsal olaylardaki verilen tepkilerin ölçülmesi, terör örgütlerinin veya siber saldırganların ortaya çıkarttıkları olaylar bu veri analizlerin önemini ortaya çıkarmıştır.
SOCMINT söz konusu olduğunda hukukun üstünlüğü, mahremiyet, sivil özgürlükler ve hatta telif hakları tehlikeye girmektedir. Çünkü OSINT’in aksine SOCMINT’de açık olmayan yani müdahaleci istihbarat faaliyetleri söz konusu hale gelmiştir. SOCMINT’in ana unsurlarına baktığımız zaman
- Açık olan (müdahaleci olmayan)
- Açık olmayan (müdahaleci)
Veri toplama ve istihbarat faaliyetlerini görmekteyiz. İkincisi yani açık olmayan istihbarat faaliyetlerinde NOSINT ya da gizli istihbarat (diğer insanların özel mesajlarını ya da e-postalarını okumak) kullanılır. Doğal olarak hukuki kurallar altında çalışırken, kamuoyu kabul edilebilirliği de düşünülmek zorundadır. SOCMINT’in uzun süre başarılı olması için en belirleyici bir rol açık olmayan veri toplama faaliyetleriyle önem kazanmıştır. Belki ahlaki açıdan sorgulanabilir bir aktivite, ancak kamuya açık ve yasal olarak mevcut bir seçenek olarak karşımıza çıkmıştır. SOCMINT’in bu özelliği günümüzde dahi sıkça tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Özellikle de hukuk alanında bu tartışmalar yeni kural ve kanunların konulması gerektiğini ortaya çıkartmıştır.
Sosyal Medyaya Giriş
Sosyal medya, Web 2.0’ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir. Bu sistem geliştikçe ve internetin yaygınlaşması ile bilgi paylaşımını artırmıştır. Küçük gruplar arasında gerçekleşen diyaloglar ve paylaşımlar, kullanıcı bazlı içerik (UGC-User Generated Content) üretimini giderek arttırmakta, amatör içerikleri dijital dünyada birer değer haline gelmiştir. Yakın bir gelecekte Web 3.0 ile tanışacağımız artık veri üretimine robotların ve IOT cihazlarının da destek vereceği düşünülmektedir.
Türkiye’deki Sosyal Medya Kullanımı
Ülkemizdeki sosyal medya kullanım analizlerine baktığımız zaman SOCMINT’in kullanımının ne kadar önemli olduğunu kanıtlamaktadır. Ocak 2019 tarihinde We Are Social istatistiklerine göre Türkiye’deki sosyal medya kullanım oranlarına göz gezdirelim.
Nüfus ve Kullanım Oranları
Ülkemizde 82 milyon nüfus bulunmaktadır ve bu nüfusun 76 milyonu bir mobil aboneliğe sahiptir. İnternet kullanıcılarının aboneliklerine baktığımız zaman 60 milyon kişinin internete erişimi olduğunu görmekteyiz. Bu kullanıcıların 52 milyonu ise aktif olarak sosyal medya kanallarını kullanmaktadır. Bu istatistiklere göre mobil kullanıcıların sosyal medya kullanımı ise 44 milyonu bulmuştur.
Aygıt Kullanım Oranları
Aygıt kullanım oranlarına baktığımız zaman nüfusun %98’inin herhangi bir tip (akıllı veya eski tip) telefon kullandığı görülmektedir. Nüfusumuzun %48’ine baktığımız zaman laptop veya desktop bir bilgisayar erişimi olduğunu görüyoruz. Diğer bir yandan tablet kullanıcılarının %25’e ulaştığı istatistikte belirtilmiştir. Nüfusun %99’u herhangi bir tip televizyona sahip olduğu belirtiliyor. İnternete erişebilen yani internet bağlantısı ile sosyal erişim sağlayan televizyonların oranı %15’e yükselmiştir. Nüfusun %2’si elektronik kitap okuyucu adı verilen cihazlara sahipken, %9’unda giyilebilir teknolojilere sahip olduğumuzu görmekteyiz.
Medya ile Harcanan Zaman
Medya ile harcanan zamanları karşılaştırdığımızda günlük kullanım oranımızın ortalama 7 saat 15 dakika olduğu görülmüştür. Bu oran istihbarat faaliyetleri için büyük bir veri anlamına gelmektedir. Aynı zamanda 2 saat 15 dakika ortalama ile herhangi bir cihazla sosyal medya kullandığımızı görmekteyiz. Günlük internet üzerinden televizyon veya video izleme oranlarımıza baktığımız zaman 3 saat 9 dakikalık bir seyretme oranı karşımıza gelmektedir. Aynı zamanda 1 saat 15 dakika boyunca internetten müzik dinlemekteyiz.
En Aktif Sosyal Medya Platformları
Aktif olarak kullanmış olduğumuz sosyal medya platformlarında birinci sırayı %92 oranla Youtube almıştır. İkinci sırada %84 ile Instagram’ı, üçüncü sırada %83 ile Whatsapp’ı ve %82 ile dördüncü sırada Facebook’u görmekteyiz. Bu kullanım oranları birbirlerine yakın oranlarda devam ederken beşinci sırada büyük bir fark %58 ile Twitter görülmektedir.
Sosyal Medyada Reklam Oranları
Sosyal medyada reklam istatistiklerine baktığımız zaman en önemli sosyal mecra 43 milyon ile Facebook olduğunu görüyoruz. Ardından yine Facebook’un sahip olduğu 38 milyon ile Instagramı ve 9 milyon ile Whatsapp’ı görmekteyiz. İş dünyasının en önemli ağı olan Linkedin ise 7 milyon ile 5. Sırada yer alıyor. Buradaki verilerde Türk halkının profillenerek reklam verisi olarak şirketlere satıldığının altını çizmek istiyoruz. Sonuç olarak bu istatistiklere baktığımız zaman Türk halkı olarak teknolojiyi yakından takip ettiğimizi ve büyük bir veri ürettiğimizi söyleyebiliriz. Doğal olarak ülkemizde SOCMINT kullanımı olmazsa olmazlar arasında geliyor.
Sosyal Medya İstihbaratı (SOCMINT) Kullanımı
Sosyal Medya kullanımı internet kullanımının en temel araçları arasındadır. Facebook, Twitter, Instagram, Linked-in ve benzeri birçok sosyal ağ, milyonlarca kullanıcı tarafından günlük olarak, aktif bir şekilde kullanılmaktadır. Kullanıcıların internete yükleyerek paylaştıkları metin, görüntü, video ve ses verileri aynı zamanda bilgi değeri olan pek çok verinin de internet ortamında dolaşması anlamına gelir. Elbette ki istihbarat örgütleri bu yeni teknolojiyi kullanmaya başlayarak istihbarat kaynaklarını zenginleştirmesi olası ve kaçınılmaz bir durumdur.
OSINT’in yanı sıra SOCMIT’de istihbarat farklı bir boyuta taşınmıştır. OSINT ile açık kaynak istihbaratı kullanılırken SOCMINT’de açık veya kapalı profiller üzerinden müdahaleci veya müdahaleci olmayan yöntemlerle bilgi toplama faaliyetleri yapılmaktadır.
Toplumsal olayların önceden tespit edilebilmesi veya gerçekleşen olaylarda geriye dönük araştırma yapılabilmesi için, sosyal medya çok önemli bir istihbarat ortamı haline gelmiştir. Üretilen veri göz önüne alındığı zaman çeşitli algoritmalardan geçirilerek elde edilecek istihbarat faaliyetleri toplumsal olaylar için önem arz etmeye başlamıştır. Siber istihbaratın olmazsa olmalarından bir haline gelen SOCMINT günümüz internet dünyasında devletlerin ve istihbarat teşkilatlarının büyük yatırımlar yaptığı önemli bir alan olarak görülür.
Ülkeler istihbarat kurumlarında siber istihbarat birimleri oluşturmaya başlamış ve siber istihbaratın önemli araçları ve gereksinimleri nedeni ile geleneksel yöntemleri bir üst düzeye çıkartacak özel ekipler yetiştirmektedir. Ortaya çıkan gereksinimler doğrultusunda farklı program ve algoritmalar kullanılarak, sosyal medya verilerinden istenilen ve doğru sonuçlara ulaşmak mümkün hale gelmiştir.
İstihbarat açısından çok önemli olan sosyal medya siteleri ticari, akademik veya güvenlik amaçlarıyla analiz edilmeye başlanmıştır. Aynı zamanda sosyal ağlar üzerinde üretilen verilerin monitör edildiğinin de (kayıt altında tutulduğunun) altını çizmek gerekiyor. Dünya üzerinde insanların birbiriyle bu kadar yakın ve hızlı bir etkileşime sahip olması sosyal medya sitelerinin kitleleri harekete geçirme etkisini de artırmıştır. Aynı zamanda gün geçtikçe hem sosyal medya siteleri hem de bu siteleri kullanan insan sayısı artmaya devam etmektedir.
Örnek olarak 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus’da başlayan ve daha sonra Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de büyük çaplı hareketlerle kendini gösteren, ardından da Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta ise küçük çaplı olayların yaşandığı Arap Baharı sosyal medyanın etkinliğine gösterilebilecek en önemli olaylar arasında gelmektedir. Benzer bir şekilde ülkemizde 27 Mayıs 2013 tarihinde başlayan Gezi Parkı olayları başta Twitter olmak üzere sosyal medyanın toplum üzerindeki etkisi belirgin bir şekilde kanıtlanmıştır. Gezi Parkı olayları yalnızca sosyal medya kalmamış, halkın sokağa çıkmasında en önemli etkenlerden biri olmuştur. Bu olay aynı zamanda birçok televizyon kanalında sosyal medya konulu programlar yapılmasına, gazetelerde sosyal medya gündemlerinin yer almasına ve sosyal medya etkileri üzerine yönelik haberler yapılmasına yol açmıştır. Sosyal medya üzerinde ortaya çıkan toplumsal olayların ülkelerde başta Facebook ve Twitter gibi sosyal medya siteleri olmak üzere, sosyal siteleri kullanan kişi sayılarını katlanarak arttığı gözlemlenmiştir.
Ülkemizde yakın geçmişte karşımıza gelen 15 Temmuz kalkışması sırasında da sosyal medya etkin bir biçimde kullanılmış, siyasiler ve halk arasındaki iletişim sosyal ağlar üzerinden ve internet yayınları ile desteklenmiştir. Darbeci örgüt televizyon kanallarını kapatmaya çalışırken insanlar sosyal medya üzerinden iletişim kurarak sokağa çıkmış ve darbecilerin karşısında durmuştur.
Türkiye ve Dünyada bunlara benzer örnekler görülmekte ve yaşanmaya devam etmektedir. Bu olaylar ülkelerin gerek devlet istihbaratı gerekse ticari amaçlı istihbarat anlamında sosyal medya üzerine yoğunlaşması gereğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Sosyal medya sanal dünyanın gerçeğe dönüşmesini sağlayan, bir anlamda “sanal hayatın gerçek hayatın bir gölgesi” olarak görülmesini sağlamıştır.
Siber uzay olarak adlandırılan bu alan, bilgi çağı teknolojisinin ulusal güvenliğe hem avantaj hem de dezavantaj sağladığı net olarak ispatlanmıştır. Kısaca siber mücadele organize suçlarla ve terörle mücadelede önemli bir araç olarak kullanıldığı gibi, ulusal güvenliği tehdit edebilecek bu örgütler tarafından da stratejik bilgileri elde etmek için kullanılmaktadır. Sosyal ağlar sayesinde insanlar birbirleri ile iletişim ağları kurarak büyük toplulukları etkileyebilir ve fikirlerini saniyeler içerisinde milyonlarca kişiye aktarabilir bir hale gelmiştir. Bu sayede kişiler veya topluluklar kendi medyalarını ve gündemlerini oluşturmaya başlamıştır.
Birkaç Örnek İle Devam Edelim
İnternet fenomenlerinden olan Odun Herif lakaplı Twitter kullanıcısı Kadir Doğrubakar’ın aşağıdaki Tweet’ini incelediğimizde kitleleri harekete geçirecek kadar etkileşim aldığını ve ilgili mesajın 800 bin kez görüntülendiğini görmekteyiz.
Bu paylaşım 16 Eylül tarihinde yapılmış, 1.658 Retweet alırken, 15.114 Favoriye ulaşmıştır.
812 bin kez görüntülenen bu Tweet’e gelen cevapları incelediğimiz zaman birçok kişiden görüntülü videolar iletildiğini ve saniyeler içerisinde ilgili tweete binlerce kişiden cevap verilerek destek olunduğunu görüyoruz.
İnsanlar bu ağları kullanarak birbirleri ile iletişime geçiyor, yeni ağlar oluşturuyor ve yeni kişiler tanıyorlar. Aynı zamanda da düşüncelerinin ve fikirlerinin sanal ortamda saniyeler içerisinde milyonlarca kişiye ulaşabildiğini görmekteyiz. Bu kadar yoğun bilginin yer aldığı bir ortamda bu bilgileri denetleyerek yararlı / zararlı veya ticari gibi şekillerde kullanmak isteyen kişiler, markalar veya istihbarat örgütleri olabileceği de kaçınılmaz bir durumdur.
Bu noktada “Siber Güvenlik” önem kazanmaktadır. Siber güvenlik, sanal ortamlardaki kişi, kurum veya kuruluşların varlıklarını korumak amacı ile kullanılan araç, politika, risk yönetimi ve benzeri faaliyetleri içermektedir. Siber güvenlik bizlerin her türlü elektronik ortamdaki hareketlerimizin, davranışlarımızın, sanal dünyamızın gizliliği, bütünlüğü ve erişilebilirliğini sağlamaktır. Bu sebeple güvenlik amaçlı siber istihbarat çalışmaları ise günümüzün en önemli konularından biri haline gelmiştir.
Sosyal ağların günlük hayata büyük oranda yansıması ve ortaya çıkan büyük veri sayesinde bireysel, kurumsal ve devlet güvenliği konularına siber düzeyde farklı çözüm arayışlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bazı ülkeler sosyal medya sahipleri ile yaptıkları anlaşmalar sayesinde istedikleri kişilere yönelik istihbarat elde edebilmektedirler. Her ne kadar da Facebook ve Twitter gibi sosyal medya devlerinin katı kuralları olsa dahi bazı durumlarda devletler doğrudan veya dolaylı yollarla bu sitelerden istediklerini alabilmektedirler. OSINT ve SOCMINT’in ortaya çıkışıyla da bu istihbarat faaliyetleri hızla artmıştır.
Günümüz dünyasında batı toplumlarında birçok istihbarat şirketinin detaylı internet kullanıcı bilgilerini incelemeyi sağlayacak internet teknolojileri geliştirmek için hatırı sayılır bütçeler ayırdığını söyleyebiliriz. Burada esas olan kitlelerin hareketlerini önceden tespit ederek olası tehlikeleri eylem haline dönüşmeden önce engelleyebilmek ve/veya olası şüpheli kişilerin takibi ve engellenmesidir. Kurum tarafında da durum pek farklı değildir. Küçük tipteki saldırılardan büyük zararlara yol açabilecek saldırılara kadar birçok noktada toplanan siber istihbarat bilgileri ile kurumlar saldırılarla karşılaşmadan önce sistemlerine gerekli koruma ve engelleme kurallarını yazarak güvenliklerini sağlayabiliyorlar.
Diğer bir yandan halk ve devlet güvenliği için ülkelerin sosyal medya verilerine kayıtsız kalması mümkün değildir. Ülkemizde yapılan çalışmaları göz önüne aldığımızda genel olarak toplum hareketleri üzerine yapılmış Twitter analizlerini görmekteyiz. Ancak kurum güvenliğinde veya devlet güvenliğinde sosyal medya istihbaratını göz önüne aldığımız zaman yalnızca Twitter üzerindeki verileri düşünmek yanlış bir bakış açısı olacaktır.
Siber istihbarat kavramında SOCMINT veya OSINT hem açık kanallarda hem de kapalı ağlar üzerinden toplanan verileri içermektedir. Bu veriler sosyal ağlarla birlikte forumları, Deep Web ortamlarını, blogları ve hatta kapalı grupları da içerisine almak zorundadır. Devletlerin bu konuyu çok fazla önemsediğini ve hukuka aykırı girişimlerde bulunarak SOCMINT ve benzeri yeni nesil siber istihbarat araçları üzerinden toplanan verilerle insanları cezalandırdıklarını görmekteyiz.
İsrail’de yaşanan bir Filistinli vakasını bu duruma örnek olarak gösterebiliriz. Filistinli 15 yaşındaki genç bir kız Facebook duvarına sadece “beni affet” yazdığı için İsrail polisi tarafından tutuklanmış ve basına yapılan açıklamada “bir saldırı yapmak üzere olduğunu” belirterek göz altına aldıkları belirtilmiştir. Bu durumu şu örneğe benzetebiliriz. Sokakta yürüyorsunuz devriye gezen bir polis size bakıyor ve hiçbir sebep yokken aracı ile önünüzü keserek apar topar sizi tutukluyor. Bu noktada ortada herhangi bir sebep yoktur ve şüphe üzerine gözaltına alınmışsınızdır. Şüphe ise yalnızca yolda yürütmenizdir.
Geleneksel kurallara baktığımız zaman delil, arama emri, şüphe, mahkeme kararı gibi resmi işlemler gerektiğini söyleyebiliriz. Yahut şüphe üzerine gözaltına alındığınızda kısa bir süre sonra ifadenizi vererek özgürlüğünüze tekrar kavuşmanız gerekir. Ancak olay sosyal ağlar üzerinden gerçekleştiği zaman kurallar ve yasaların ihlal edildiğini görüyoruz. Bugün içlerinde demokrasinin en önemli toplumlarının da yer aldığı birçok ülkede yasa ve hukuk tanımaz bir şekilde bu tarz takip, gözetleme veyahut tutuklama kararları alındığını görüyoruz.
Kısacası devletler, istihbarat teşkilatları veyahut diğer kişiler tarafından sosyal ağlar üzerinden dinliyor, izliyor ve kişilerin üzerinde analizler gerçekleştirilerek tahminler yapılabiliyorlar. Bu tahminlerde veya analizlerde ortaya çıkabilecek risk durumları için ise özgürlükleriniz kısıtlanabilir hale gelmiştir.
İngilizlerin bu noktada SOCMINT ile birlikte birçok aracı kullandıklarını görmekteyiz. Basına çıkan açıklamalara göre İngiliz istihbarat teşkilatı içerisinde 17 kişilik bir ekibin kontrolünde herkese açık olan Tweetler, Youtube Videoları, Facebook ve Instagram profillerine kadar her türlü veri inceleniyor ve takip ediliyor. Üstelik bu verilerin açık olması da gerekmiyor. Yani kapalı profiller de takip altında olduğu belirtiliyor. SOCMINT’in yapay zeka ile birleştirildiği birçok raporlama araçları ile toplanan bu veriler belirli filtrelerden geçirilerek risk durumları ortaya çıkartılıyor.
Sentimantel Analysis ile ruh analizini tespit ediyor, Horizon Scanning ile internette paylaştığınız verilerde suç unsuru bulunup bulunmadığına bakılıyor, Yüz Tanıma Teknolojisi ile paylaşılan fotoğraf ve videolardan gerçek kimlikler tespit ediliyor, Geo-Location teknolojisi ile bağlandığınız lokasyon ve gezdiğiniz yerler haritalar üzerinde geçmişe yönelik işaretleniyor.
Sokakta yürürken birinin sizi takip ettiğini düşünün? Rahatsız olmanız çok doğaldır. İnternette gezinirken de birileri sizi takip ediyor, analiz ediyor ve yorumluyor. Üstelik sokakta yürürken üretmiş olduğunuz veriden daha fazlasına sahip olabiliyorlar. İngilizler bu noktada SOCMINT ve benzeri siber istihbarat tekniklerini toplumda kimin, neyi ve nasıl söylediğini anlamak ve toplum güvenliğini sağlamak için kullandıklarını belirtiyorlar. Diğer bir yandan internette yayılan söylentilere göre İngiliz devleti, politik gruplara bağlı olan veya aktivist olduğu söylenilen 9.000 kişiyi özel bir listeye alarak yakından takip ettiği belirtiliyor. Yani bu kişilerin yalnızca ne söyledikleri değil, özel mesajlarına kadar takip edildiğini söylemek mümkün! Yine yakın geçmişte Londra isyanları sırasında İngiliz polisinin özel hayat sınırlarını aşacak kadar sosyal medya verisi toplayarak ortaya çıkardığı istihbarat ile isyanı bastırdığını ve benzeri durumlar için önleme faaliyetleri aldıklarını görüyoruz.
Trump’ın Twitter Analizi
ABD başkanı Trump’un Tweet analizinin gerçekleştirildiği Michael Tauberg’ın yazısına dikkatinizi çekmek istiyoruz. Trump diğer başkanların aksine ABD’de farklı bir yönetim sergiliyor. Bu noktada Twitter’ı da aktif olarak kullandığını görmekteyiz. Trump için gerçekleştirilen Tweet analizlerini de Siber İstihbarat konusunda örnek olarak gösterilecek özel bir çalışma olduğunu söylemek mümkündür. Donald Trump’ın 24.000’den fazla tweeti analiz edilerek gerçekleştirilen bu analizde ortaya çıkan verilere baktığımız zaman…
Basit bir dil kullanıyor.
Trump’ın tweet’lerini okuduğunuz zaman ilk olarak dil kullanımının ne kadar basit olduğu ortaya çıkıyor. Karmaşıklıklarını analiz etmek için tweet’lerini Hemingway uygulaması ile süzülüyor ve 5’inci bir okuma seviyesi olduğu tespit ediliyor. Dikkat ederseniz basit sözler etkilidir ve Trump’un birçok ülke başkanı için paylaşmış olduğu tweetlerde büyük yankılar getirdiğine şahit olundu. Trump’ın tweet’lerinde en sık kullanılan kelimelere bakarsak (ve, veya, a gibi kelimeleri kaldırarak) kısa ve net olduğunu görüyoruz.
Yukarıdaki grafikte Trump’un tweetlerinde en çok kullanmış olduğu kelimeler görülmektedir. Bu basit dilin çoğu Trump’ın sıfat seçiminde standartlara bağlı kalmasından kaynaklanıyor. Trump’ın sözlüğündeki en yaygın kelime “harika” dır. Diğer ortak sıfatları tweet’lerinde sıralarsak, basit dil kullanımı (iyi, kötü, en iyi, en kötü, yeni, eski, sahte, adil, akıllı, aptal) şeklindedir.
Sadece bu sıfatlara baktığımızda, başka bir eğilim daha ortaya çıkıyor. Trump’ın tanımlayıcı kelimelerinin çoğu olumlu olarak (mavi renkte olanlara bakınız) kullanılmıştır.
Tweetler analiz edilirken Sentimental analizler de gerçekleştirilmiş. Sentimantel analizi, ruh analizi (duygu analizi) olarak tanımlayabiliriz. Kimi zaman olumlu, kimi zaman ise sinirli olarak tweetler paylaşıldığı ortaya çıkıyor.
Yukarıdaki grafiğe baktığımzı zaman Trump’ın Twitteri iki ayrı cihazdan paylaşıldığı ortaya çıkıyor. Twitter API’si üzerinden alınan bu veri ile Tweetler cihazlara göre ayrı ayrı inceleniyor. Ortaya çıkan sonuca göre, Trump kendi kişisel telefonundan kendi tweetlerini gönderdiği ve Samsung Galaxy kullandığı ortaya çıkmıştır. Danışmanı ise iPhone kullanıyordu. Yani bu hesaptan gönderilen Tweetler iki ayrı kişi tarafından paylaşılıyordu. Diğer kişi ise danışmanı olarak tanımlanıyordu.
Ortaya çıkan verilere göre Android cihazlardan sert Tweetler, iPhone’dan ise yumuşak paylaşımlar yapılıyor. Duygu analizlerinde de bu veri net olarak doğrulanıyor. Iphone’dan gelen paylaşımlarda resim ve bağlantılar sıkça (38 kat) kullanılırken Trump’ın yani Android telefondan gelen paylaşımlarda çok daha az olduğu ortaya çıkıyor. Bu analizler yapıldıktan sonra Beyaz Saray Sosyal Medya Direktörü açıklama yaparak bu verileri doğruladı. Bu veriler doğrulandıktan sonra FBI güvenlik riski ortaya çıktığı için Trump’un Samsung marka telefonu kullanımının durdurulduğu belirtildi.
Trump’ın tweet’lerinde genel olarak en çok kullanılan kelimeler hangileriydi ve bu kelimelerden ne gibi sonuçlar çıkartabileceğimize baktığımız zaman, paylaşılan Tweet’in hastagsiz olduğunda ve negatif kelimeler kullanıldığında Trump tarafından bizzat atıldığını söyleyebiliriz. Diğer bir yandan Trump’ın “Kötü”, “çılgın”, “zayıf” ve “aptal” gibi birçok “duygusal olarak yüklü” sözcükler kullandığını ve Iphone’dan gönderilen tweetlere göre ezici bir şekilde daha yaygın olduğunu ortaya çıkarılmıştır.
Sonuç olarak SOCMINT veya OSINT
olmasaydı bu bilgilere erişmek isteseydik, acaba ne kadar zaman, para ve emek
harcamak zorunda kalırdık? Sorusunu sorarak OSINT ve SOCMINT’in önemini
vurgulayabiliriz. ABD başkanı dahi olsa, OSINT veya SOCMINT gibi yeni nesil
siber istihbarat kaynakları ile çok daha fazla veriye çok daha hızlı ve uygun
maliyetlerle ulaşabildiğimiz bir devir yaşıyoruz.
Cambridge Analytica Skandalı
OSINT tarafında açık kaynaklardan herhangi bir müdahale yapılmadan toplanan verileri işleyerek istihbarat elde ediyoruz. Ancak SOCMINT tarafında müdahale yapılarak açık veya kapalı kaynaklardan ortaya çıkartılan veriler kullanılıyor. Bu noktada SOCMINT için Cambridge Analytica skandalını örnek olarak gösterebiliriz. Yazımıza modern teknolojiler ve algoritmalar kullanılarak ortaya çıkartılan veri ile ABD başkanı Trump’ın başkanlık skandalı Cambridge Analytica hikayesi ile devam edelim.
Cambridge Analytica 2013 yılında iş dünyası ve siyasi partilere hizmet için Londra merkezli olarak kurulan bir şirket olarak karşımıza geliyor. Bu şirket verilerimizi, davranışlarımızı analiz edip, kurumların (devletler, partiler, istihbarat örgütleri) hedef kişi veya kişileri belirlemek için yardımcı olacağını belirtiyor. Ortaya çıkan skandalda ise OSINT’in yanı sıra, artık sosyal ağ kullanıcılarına dokunulduğunu, kapalı profil olsa dahi verilerin incelendiğini yani profesyonel bir Sosyal Medya İstihbaratı (SOCMINT) yapıldığı ve bunun da ötesine geçilerek manipülasyon ve dezenformasyon ile toplumları, toplulukları yönlendirdiği karşımıza çıkıyor.
Kısacası Cambridge Analytica şirketi “bilgiye küçük müdahaleler yaparak toplumsal olayların büyümesini ve kişilerin propaganda olup olmadığı fark etmemesini sağlayarak dezenformasyon yaptıkları ortaya çıkmıştı. Cambridge Analytica şirketi hükümetler ve askeri kurumlar için bilgi, analiz ve stratejiler üreten bir şirket olarak karşımıza geliyor. Şirketin kuruluşu ve fikir şu şekilde gelişiyor. Cambridge Üniversitesi Prikometri Merkezi’nden Davranış Bilimci iki doktora öğrencisi bir teori geliştiriyor. Bu teoriye göre bireylerin sosyal ağlar üzerindeki her davranışının kişiliklerindeki 5 yapıtaşı üzerinden çözümlenebileceği belirtiliyor. Sonrasında ise teoriyi test etmek ve sonuçları incelemek için kendi geliştirdikleri “MyPersonality” isimli bir Facebook uygulaması ortaya çıkartılıyor.
Bu Facebook uygulaması Facebook kullanıcılarına sunularak basit sorularla kişilik testi yapıyor. İlk başta gönüllü deneklerle çalışmaya başlanıyor ve başarılı sonuçlar elde ediliyor. Facebook o yıllarda bu tarz tez araştırmalarına izin vermekteydi ve Facebook kullanıcılarının araştırma konulu olduğunda verilerinin paylaşıldığını belirtiyor. Facebook bazı geliştiricilere de aynı şekilde (STK, akademisyen, analiz şirketleri gibi) bu verileri satmaktaydı. Kısacası bizlerin verileri Facebook üzerinde uzun bir süre boyunca birçok STK, Akademisyen ve özel şirkete satılmıştı.
MyPersonality uygulama Facebook üzerinde kullanıcılara “Maceracı mısın? Bir topluluğun önünde konuşabilir misin? Kapalı yerlerde huzursuz olur musun? Şeklinde birçok soru soruyor. Rahatsız etmeden ve profesyonelce sorulan bu soruların cevapları en ince ayrıntısına kadar uygulama üzerinde analiz edilirken ankete katılan kişilerin verileri izinsizce çekiliyordu. Gönüllü deneklerden sonra binlerce kişinin bilgisine erişebilecek kadar bu uygulama yayılıyor. Sonrasında ise elde edilen veri setleri ile farklı amaçlar için kullanılmaya başlanıyor. Facebook, MyPersonality uygulamasına aynı zamanda paylaşımların altındaki “Beğen” tuşlarının verileri de açılıyor. Kısacası profiliniz üzerinde beğenmiş olduğunuz tüm paylaşımlar okunuyor ve beğen tuşuna basan kişilerin verileri de değerlendiriliyor. Uygulama ile sessiz sedasız olarak “davranış mühendisliği” üzerine çalışmalar devam ediyor.
Yapılan çalışma sonuçlarına göre;
- Herhangi bir Facebook kullanıcısının sadece 68 beğenisine bakılarak derisinin rengi, cinsel yönelimi ve hangi partiye oy vereceği %85 doğrulukla tespit edilebiliyor.
- Facebook üyesinin davranış özelliklerinde 70 beğeni incelenirse arkadaşından, 150 beğeni incelenirse ailesinden, 300 beğeni incelenirse eşinden daha iyi tanınabildiği ortaya çıkıyor.
- Facebook üyesinin 300’den fazla beğenisi incelendiği takdirde uygulama sahibinin Facebook üyesinin kendisinden dahi daha iyi tanındığını tespit ediliyor.
Bu tespitlerin tamamen “Beğen” tuşu üzerinden çıkartıldığının altını çizmek istiyoruz. Bu sonuçlar halka açıklandıktan sonra Facebook “Beğen” özelliğini dışarıdan ölçümlemeye kapatmak zorunda kalıyor. Anca bu durum Cambridge Analytica gibi fırsatçı şirketlerin ilham kaynağı haline geliyor.
Bu durumdan sonra Cambridge Analytica fırsatçıları Cambridge Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Aleksandr Kogan ile anlaşılıyor ve Facebook üzerinde yeni bir kişilik testi uygulaması başlatıyorlar. Model daha da genişletiliyor ve şekillendiriliyor. Kogan’ın yapmış olduğu testte cevaplayanlara 1’er dolar ücret de veriliyor. Yani uygulamanın genişlemesi ve veri toplaması için Facebook kullanıcılarına, uygulamayı geliştirenler 1’er dolar ödeme de yapıyor.
Uygulamayı kullanan kişiler cevapları verirken verilerini de uygulama sahibine göndermiş oluyor. İşte bu noktada müdahaleci davranışın ilk adımlarını görüyoruz. Siz uygulamayı kullanıyorsanız, arkadaşlarınızın verileri ile birlikte tüm verilerinizi uygulama sahibine teslim etmiş oluyorsunuz.
Örnek vermek gerekirse; A kullanıcısı kapalı profil olduğunu ve B kapalı profili ile arkadaş olduğunu düşünelim. A kullanıcısı bu uygulamaya izin verdiği takdirde dışarıya kapalı yalnızca arkadaşlarına verileri açık olan B profilinin bililerine de erişim sağlanıyor. Elbette ki B profili bundan habersiz ve kapalı profil olduğu için verilerinin arkadaşları dışındaki kişilere görülmediğini düşünüyor. Ancak A kullanıcısı onun arkadaşı ve anketi kullandığı için B kullanıcısının haberi olmadan tüm verilerini çekerek anketi yapan firmanın sunucularına kayıt ediliyor.
Yapılan bu test uygulaması 270 bin kişiye ulaşıyor ve onların üzerinden alınan datalarla birlikte 50 milyon kişinin verisi toplanıyor. Toplanan bu veride ilgi alanınız, sevdikleriniz, okuduğunuz haberler, dinlediğiniz müziklere kadar her türlü veri analiz ediliyor. Ortaya çıkan uygulama (Chambrige Analytica’nın) “This is Your Digital Life” ismi ile anılıyor. Bu test uygulaması aslında bir Truva atı (size yararlı olacağını söyleyen ancak arka planda datalarınızı çalan zararlı) mantığı ile çalışarak testi cevaplayanların ve arkadaşlarının verileri izinsizce toplanıyor. Toplamda bu uygulama için 1 milyon dolar para harcanıyor ve uygulamanın veri toplaması için mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşması sağlanıyor.
Sonrasında ise bu proje satılmaya başlanıyor. Satıldığı yerlerden biri de Trump’ın seçim kampanyasını yöneten Bannon oluyor. Projeyi geliştirmek ve kullanabilmek için destek toplayarak 15 milyon dolar mali kaynak alınıyor.
Haziran 2016 ABD Başkanlık Seçimi
Cambridge Analytica ekibi Trump’ın seçim ekibi ile çalışıp kendi ifadeleriyle; “Milyonlarca veriyi analiz ettik. En çok ikna edilebilecek seçmeni tespit edip, ilgilendikleri meseleleri belirledik ve ‘kişiyi hedef alan’ mesajlarla harekete geçirdik.” Şeklinde bilgi veriyor.
Uygulama sonuçlarına baktığımız zaman;
- Trump’ın tüm konuşma ve mesajlarını ellerindeki veri setleri ile karşılaştırarak uygulamaya geçiliyor.
- Politik mesajlar test ediliyor. Bu mesajlardan birin de “İslam’ın bu ülkede yeri yok” şeklinde kullanılıyor. Bu söylemler radikalleştirilerek verilen profil tepkilerine bakılıyor.
- Etkili yalanlar üreterek profillere yayıyorlar. Bunlardan biri ise “Göçmenlerin ülkemizdeki maliyetleri askeri harcamaların bile üstünde” şeklinde veriliyor.
- ABD’de 17 eyalette her gün Facebook üzerinde toplanan profillerin kişiliğine göre şekillendirilerek sadece o kişiye gösterilen paylaşımlar yapılıyor.
- Trump’a asla oy vermeyecek Miami’deki siyahlara sandığa gitmelerine engel olacak haberler paylaşılıyor. Bu sayede seçim sonuçlarını %7-8 oranlarında etkiliyorlar.
- Kararsızlar tespit edilerek yoğun bir şekilde reklamlar üzerinden mesajlar gönderiliyor ve paylaşılıyor.
- Fakir, az eğitimli, eğitimsiz veya benzeri profildeki kişiler tespit edilerek karşıt gruptaki insanlarla kavga ettiriliyor.
Bu ve benzeri manipülasyonlar ile dezenformasyonlar kullanılarak insanların davranışları, düşünceleri ve fikirleri etkileniyor. Bazı kaynaklara göre bu seçim çalışması ile ABD’de 220 milyon kişiye ulaşıyor!
Theresa Hong: “85 milyon dolar harcadık. Facebook olmasaydı, seçimi kazanamazdık”
Trump’ın seçim çalışmasında dijital varlıklarını yöneten Theresa Hong, Facebook’a 85 milyon dolar harcandığını ve Facebook olmasaydı seçimin kazanılamayacağını belirtmişti. Seçimden sonra bu cümleyi dijital kampanya yönetenler, profesyonel ve başarılı bir reklam çalışması olarak yorumlamıştı. Ancak işin arkasındaki durum Cambridge Analytica skandalı ile ortaya çıktı. Aslında siber istihbarat yapıldı, veriler toplandı, analizler gerçekleştirildi ve Trump’un kazanması için gereken tüm manipülasyon ve dezenformasyon kullanıldı.
Peki hiç sorulmayan bir soruyu soralım! Ruslar bu işin neresindeydi? Rusların bu skandalda reklamlar ve manipülasyonlar için para kaynağı sağladıkları belirtiliyordu. Ancak bu durum için ABD hükumeti kesin bir bilgi paylaşmadı.
Makalemize “SOCMINT’in Kullanım Alanları ve Örnekler” konusu ile devam edeceğiz.
Yazar: Hamza Şamlıoğlu